Faik Öztrak: “Genel Başkanımız, Daha İktidara Gelmeden Dediklerini Yaptırıyor

18.07.2022

TÜRKİYE EKONOMİSİ KOŞAR ADIM BİR DÖVİZ KRİZİNE GİDİYOR”

CHP Sözcüsü Öztrak, Türkiye ekonomisinin koşar adım, yeni bir döviz krizine doğru ilerlediğini belirterek, “Ülkemizin önümüzdeki bir yılda çevirmesi gereken dış borç; 182 milyar dolar. Buna bir de finanse edilecek cari açığı ekleyin, iyimser bir tahminle önümüzdeki bir yılda 220 milyar dolar borç bulmamız gerekiyor” dedi.

Öztrak, Kredi Temerrüt Risk Primi 900 puanın üstüne çıkan Türkiye’nin dış borç ve cari açık finansmanı için ihtiyacı olan parayı bulması için katlanılması gereken maliyetin her geçen gün arttığına dikkat çekerek şunları ifade etti:

“Ülkede döviz kıtlığı artık o seviyeye geldi ki, Merkez Bankası’ndan iş insanlarına, ‘Lütfen döviz satın’ diye rica telefonları başlamış. Kasada döviz kalmayınca, BOTAŞ gaz alabilsin diye, ‘Bizi kıskanan’ Almanya’ya borç için el açtılar. Milletin 128 milyar dolarını hovardaca harcayan, bu milletin on milyarlarca dolarını sığınmacılar için tüketen Hükümet, şimdi gaz alabilmek için Deustche Bank’tan 925 milyon Avro borç aldı. Buradan soruyoruz, bu 925 milyon Avro’ya ne kadar faiz ödeyeceksiniz? Bu milletin sırtına buradan ne kadar faiz yükü binecek? “Borca haylık, bir aylık” derler. Doğal gazı bile dış borçla almaya başladıysak, vay halimize… Biran önce tedbir alın diyeceğim ama bu hükümetin tedbir alacak takati kalmadı.”

Hükümetin raf ömrünü tamamladığını, milletin derdine derman olacak tek bir proje üretecek takatinin kalmadığını söyleyen Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümet bizim önerdiğimiz projelerle oy toplamaya çalışıyor. Onları da yarım, yamalak; eksik, gedik yerine getiriyor. Sayın Genel Başkanımız daha iktidara gelmeden dediklerini yaptıran Genel Başkan olarak, dünya siyaset tarihine geçti bile. ‘Emekliye iki ikramiye’ dedi, önce, ‘olmaz, kaynak yok’ dediler. Sonra onu da yarım yamalak tıpış tıpış yaptılar. Genel Başkanımız ‘3600 ek gösterge’ dedi, bunlar yine direndiler ama sonunda yaptılar. Ama yine yarım yamalak… Genel Başkanımız taşeron işçilere kadro verin dedi. Bunlar yine ‘kaynak’ falan dediler ama sonunda yarım yamalak da olsa yaptılar. ‘Elektrikte TRT payını kaldırın’ dedi, önce itiraz ettiler sonra yaptılar. ‘Elektrikte kademeli tarife getirin’ dedi, bir müddet sonra yaptılar. ‘Asgari ücreti yıl ortasında artırın, enflasyon çok yüksek’ dedi, önce yasa masa diye ağızlarında gevelediler, sonra eksik de olsa yerine getirdiler.

Genel Başkanımız gençlere KYK borçlarının faizini ödemeyin, biz gelince bu faizleri sileceğiz dedi. Beylerin yine paçaları tutuştu. Akıllarına birden bire KYK borçları geldi. Allah Aşkına! Aklınız bugüne kadar neredeydi? Gençlerin KYK borcunu görmek için, bizi mi beklediniz?”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Kurban Bayramı’nın ardından, ilk Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Toplantımız devam ediyor. Toplantımız esnasında Van Çatak’ta bir jandarmamızın şehit olduğunu öğrendik, bir de yaralımız var. Şehit Mehmetçiğimiz Mustafa Bozkurt’a Allah’tan rahmet, ailesine sabır, milletimize başsağlığı diliyoruz. Yaralı jandarmamıza da Allahtan acil şifalar diliyoruz.

TÜRKİYE SEFALET ŞAMPİYONU OLDU

Ülkemiz uzun bir bayram tatilindeydi. Ama yakıcı sorunlar tatil dinlemedi. Fakir, fukara; “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” demeye devam etti. Tam da bayram arifesinde, kredi derecelendirme kuruluşu FITCH, ülkemizin kredi notunu düşürdü. Kredi notumuz çöp seviyesine bir adım daha yaklaştı. Bayram biter bitmez, TÜİK, makyajlı işsizlik rakamlarını açıkladı. İşsiz yurttaşlarımızın sayısı, 310 bin kişi artarak, Mayıs’ta 8 milyon 387 bin kişiye ulaşmış. İşsizlik, gelirden mahrum eder. Enflasyon, gelirin aşınmasına neden olur. Bir ekonomide en büyük illet, bu ikisinin bir araya gelmesidir. Buna da “sefalet” denir. İşsizlik ve enflasyondan oluşan Dünya Sefalet Endeksi’nde, Türkiye, şampiyonluğu artık kimselere bırakmıyor. Ama bu sefalete neden olan Sarayın kibirlisi, bayram öncesi milletimize, “İşsiz, aç, açık kimse bırakmadık” diyerek, caka satabiliyor.

F-16’LARIN ŞARTA BAĞLANMASI KABUL EDİLEMEZ

Bayram tatilinde okyanus ötesinden, Amerikan Kongresi’nden de can sıkıcı haberler geldi. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’yi üretim ortağı olduğu, 5. Nesil Savaş Uçağı F-35 projesinden çıkarmıştı. Ardından ABD yönetiminden, “Size 4. nesil F-16 verelim” teklifi gelmişti. ABD yönetimi son NATO zirvesinde de, Kongre’de bu teklifi destekleyeceğini açıkladı. Ama daha Temsilciler Meclisi aşamasında, Türkiye’ye F-16 satışını şarta bağladılar. Bu, devletimizin egemenlik haklarına alenen müdahaledir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

FAZİLETLİ MÜFTÜMÜZ AHMET METE’NİN HAKLI MÜCADELESİNİN YANINDAYIZ

Hafta sonuna girerken bir başka acı olayı, 15 Temmuz Hain Darbe Girişiminin 6. yılını idrak ettik. O karanlık gecede kaybettiğimiz 251 canımızı, rahmetle, saygıyla andık. Yine geçtiğimiz Perşembe, hemşerisi, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e her zaman saygı ve sevgi duyan Batı Trakya Türk Toplumunun, hak, hukuk, adalet mücadelesinin önemli önderlerinden, İskeçe’nin Faziletli Müftüsü Ahmet Mete Hakk’a yürüdü. Cuma günü “CHP Balkan Masası” olarak, Trakya’daki Belediye Başkanlarımızla birlikte İskeçe’de, merhumun cenazesine katıldık. Müftümüze bir kez daha Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Batı Trakya Türk Toplumuna ve tüm sevenlerine, Türk dünyasına başsağlığı diliyoruz. Biz bu vesileyle bir kez daha, bu haklı mücadelenin ve Batı Trakya Türk Toplumunun, yanında olduğumuzu tekrarlıyoruz.

AYÇİÇEĞİ TARLALARI TIRTIL İSTİLASINA UĞRADI

Trakya demişken, Trakya ve Güney Marmara’da ayçiçeği tarlaları, çayır tırtılı istilası altında. Üreticilerimiz çok büyük sıkıntı içinde. Tırtılla mücadelede kontrolsüz ilaçlama yapılıyor. Bu da bölgedeki arıcılığa büyük zararlar veriyor. Çiftçilerimiz perişan, arıcılarımız perişan. Tarım Bakanlığı derhal tedbir almalı. Alamıyorsa da, bölgeyi afet bölgesi ilan ederek, çiftçilerimizi, üreticilerimizi rahatlatmalı. İşte bugünkü toplantımızda, tüm bu konu başlıklarını, ele aldık.

15 TEMMUZ’DAN TEK ADAM GÖMLEĞİ ÇIKARTILDI

15 Temmuz FETO Hain Darbe Girişiminin üzerinden, altı yıl geçti. O karanlık gecede milletimiz, canını ortaya koyarak, devletini sokaklardan topladı. Tüm şehitlerimize bir kez daha, Allah’tan rahmet diliyoruz. Gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz. FETO hain darbe girişimini planlayan, darbeye teşebbüs eden, içinde yer alan, milletimize kurşun sıkan kim varsa, elbette en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak cezaların şahsiliği de yok sayılmamalıdır. 15 Temmuz’dan, bir tek adam gömleği çıkarmak için, hukukun en temel ilkeleri yok sayıldı. Ülkemizde adalete ve devlete güven duygusu büyük yara aldı. 15 Temmuz sadece siyasi rant için değil, ekonomik rant sağlamak için de istismar edildi. Kurulan FETÖ borsalarında, zenginler korundu, yoksullar hapsedildi. TMSF’nin el koyduğu şirketler, servetler, kayyumlar marifetiyle, el değiştirdi. Bu çerçevede Sayın Genel Başkanımız Nurettin Canikli’ye malvarlığını açıkla çağrısında bulunmuştu. Ortada çok ciddi iddialar var. Ama Nurettin Canikli’den hala tık yok. Kendisinden gereğini yapmasını bekliyoruz.

SİYASETTE “ALDANDIM” DEMEK, “BASİRETİMİ VE AKLIMI KAYBETTİM” DEMEKTİR

Normal bir hukuk düzeninde tüm bunlar araştırılır. Ama hukukun rehin alındığı otoriter rejimlerde, yağmaya, talana hukukun sesi çıkmaz. Darbecileri yıllarca besleyip büyütenler, “Allah affetsin, millet affetsin” diyerek, hesabı ödemeden kaçacağını, ağzını silip, masadan kalkacağını düşünebilirler. Ama çok bilinen bir kuraldır. “Siyasette kandırılmış olmak, mazeret değildir.” Siyasette “Aldandım” demek, “Basiretimi ve aklımı kaybettim, kararlarım ve eylemelerim hükümsüzdür” demeye gelir. Bunun da devlette kabul edilebilir hiç bir yanı yoktur.

2004 TARİHLİ MGK KARARI ORTADA

Bu yönetim işbaşına geldiği günden itibaren, hain darbe girişiminde bulunmaya cüret eden ortakları hakkında, devletin güvenlik bürokrasisi tarafından uyarıldı. İşte 481 sayılı Milli Güvenlik Kurulu Kararı. Yıl 2004. Bu uyarıya rağmen; devletin adliyesi, askeriyesi, mülkiyesi, maliyesi ve istedikleri diğer her şey, o ellere teslim edildi. Ve sonunda o hain eller de geldi, TBMM’yi bombaladı. Yani hiç kimse “Bilmiyordum, aldatıldım” diyemez. Çok açık söyleyeyim, buradaki açık ifadeye rağmen tedbir alın, eylem planı uygulayın ifadelerine rağmen bu tedbirleri almayanlar 251 şehidimizin sorumlusudur. Sorumlu bu tedbirleri almayan siyasi sorumlusu hükümetin başındaki Erdoğan’dır.

15 TEMMUZ TÜM BOYUTLARIYLA AYDINLANANA KADAR KANAMAYA DEVAM EDECEK

O hain darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz 2016’da, tam olarak neler yaşandı? O da, hala açıklığa kavuşmadı. Dönemin MİT Müsteşarının, Genel Kurmay Başkanının, darbe girişiminin aydınlatılması için TBMM’de kurulan, Araştırma Komisyonu’na gelmesine Erdoğan izin vermedi. Komisyonun hazırladığı raporda sümen altı edildi. O dönem MİT kime bağlıydı? Başbakana. Dönemin başbakanı darbe istihbaratının, zamanında neden kendisine iletilmediğini, MİT Müsteşarı’na sorduğunu, “Tatmin edici bir cevap” alamadığını, televizyonda kendisi açıkladı. Ama yönetim de, müsteşar da her nasılsa hala koltuklarında oturuyorlar. 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi, milletimizin vicdanında kapanmamış, kanayan bir yaradır. FETÖ hain darbe girişimi, tüm boyutlarıyla aydınlatılana kadar, Adil Öksüz bulunana kadar, darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıkarılana kadar, Yurtta Sulh Komitesi’nin kimlerden oluştuğu açıklanana kadar, bu yara kanamaya devam edecektir. Şehitlerimizin ruhları huzura kavuşmayacaktır. Ama kimse merak etmesin, FETÖ’nün ve ortaklarının açtığı bu yarayı kapatmak bize nasip olacaktır.

15 TEMMUZ’UN DA ENFLASYONUN DA BABASI BELLİ: ERDOĞAN

Erdoğan hain darbe girişiminin yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesajda, milleti ezen hayat pahalılığına, “15 Temmuz’un devamı olan bir badiredir” dedi. Bu sözler, milletin aklıyla alay etmektir. Hayat pahalılığıyla 15 Temmuz arasında hiçbir bağ yoktur. İkisinin birbiriyle hiçbir ilgisi yoktur. Ama her ikisinin de nesebi sahihtir. Babaları bellidir, babaları aynıdır. Her ikisinin de müsebbibi, “Liyakat yerine sadakat” diyen, “Biat ve itaati, ehliyete tercih eden”, “İş bilmese de, benden olsun” diyen yönetim anlayışıdır. Yani Erdoğan’dır. Dört yıl önce: “Verin şu kardeşinize yetkiyi, faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyen kimdi? Yine bundan üç yıl önce; “Ekonominin sorumlusu benim, ben!” diye bas bas bağıran kimdi? Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi türlü türlü bahaneler uydurarak milletimizin nezdinde sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir. Aylarca yüksek enflasyonu Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline bağladılar. Bunun arkasına saklanmaya çalıştılar. Savaşın taraflarından Rusya’da enflasyon yüzde 15,9. İşgale uğrayan Ukrayna’da ise yüzde 21,5. Türkiye’de ne kadar? Yüzde 79. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla. Savaş Ukrayna’da, Ambargolar Rusya’da ama enflasyon canavarı Türkiye’de. Tabi bu bahanede tutmadı.

TÜRKİYE ENFLASYON ŞAMPİYONU

Ardından dünyadaki petrol ve gıda fiyatlarındaki artışın, arkasına sığınmaya kalktılar. Uluslararası petrol fiyatları yeniden düştü. Nebati Bakan bugün petrol fiyatlarındaki düşüşün pompa fiyatlarına yansıtıldığını söylüyor. Ama rakamlar öyle demiyor. 13 Temmuz itibariyle, brent tipi petrolün fiyatı 99 dolar 80 sent. Aynı fiyatı Nisan başlarında da görmüştük. Türkiye’de benzinin litresi Nisan başında 19 lira 11 kuruştu. Bugün 23 lira 78 kuruş. O gün mazotun litresi 21 lira 37 kuruştu. Bugün 25 lira 53 kuruş. Petrolün uluslararası fiyatı, 3 ay önceki seviyelerine geriledi gerilemesine de pompadaki akaryakıt fiyatları, yüzde 20-25 o günün üstünde kaldı. Türkiye; yüzde 137 Enerji Enflasyonuyla, yüzde 90’ın üzerindeki Gıda Enflasyonuyla, yüzde 80’e dayanan Tüketici Enflasyonuyla, üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) içerisinde, enflasyon şampiyonu. Yüzde 140’a dayanan Üretici Enflasyonuyla da, OECD’yi, G-20’yi falan solladık dünya şampiyonu olduk. Gıda enflasyonumuz, OECD ortalamasının 7,5 katı. Enerji enflasyonumuz, OECD ortalamasının 4 katı.

ENFLASYONUN SEBEBİ HÜKÜMETİN KİBİRLİ BAŞI

Evirip çevirmeye falan gerek yok. Bu zulmün sebebi dünyadaki fiyatlar, dış mihraklar, şunlar bunlar değil. Bizatihi bu hükümet ve kibrin sarhoşu olan bu hükümetin başı. Milletimiz zaten ne yaşadığını biliyor. Hayat pahalılığını iliklerine kadar hissediyor. Erdoğan hangi bahaneyi uydurursa uydursun, tutmaz.

SORUMLU ERDOĞAN

Bugün emeklilerimiz, gözleri yaşlı, “İyi ki torunum yok, harçlık veremezdim” deme noktasına geldiyse, Genel Merkezimizi arayan Kütahyalı emekli Mehmet Amca, “Bir köpeğin aylık bakım masrafı, benim aylığımdan fazla. Kasabın yolunu unuttum, kalp hastasıyım, hastaneden randevu alamıyorum. Randevu alsam, merkeze inip hastaneye gidecek param yok” diye dert yanıyorsa, bunun sorumlusu emeklilerimizi yokluğa mahkûm eden, Sarayın ta kendisidir. Avrupa’da konut fiyatları son bir yılda yüzde 10 artarken, Türkiye’de yüzde 110 arttıysa, gençlerimizin bir ev, bir araba alması artık hayal olduysa, bunun sorumlusu Erdoğan Şahsım Hükümetidir başkaları değildir. Çiftçi, besici ürettiğinin karşılığını alamıyorsa, kıymanın kilosu 150 lira olduysa, bir litre karton kutu süt, 20 lirayı bulduysa, şu yaz aylarında, domatesin en kötüsüne, markette 15 lira fiyat biçiliyorsa, Ankara Hali’ne meyve sebze taşıyan nakliyeci, kamyonuna lastik alamıyor, eskiyen lastiğine diş açıyorsa, bunun sebebi öyle dünya falan değildir. Bunun sebebi Saray’ın kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon netice” saçmalığıdır.

ÖRGÜTÜ DE BAKANLARI DA TOPA TUTULUYOR

Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Erdoğan’ın il başkanı Van’da, Atama Bakanı Trabzon’da insan içine çıktığında topa tutuluyorsa, esnafımız, “Perişanız ve bunun sorumlusu sizsiniz” diye bağırıyorsa, vatandaşımız, “Ekmek oldu 8 lira, sen ne konuşuyorsun?” diye haykırıyorsa, bunun sorumlusu elbette Saray’dır.

GENEL BAŞKANIMIZ İKTİDARA GELMEDEN DEDİKLERİNİ YAPTIRIYOR

Bu hükümet raf ömrünü tamamlamıştır. Bunlar artık metal yorgunudur. Milletin derdine derman olacak tek bir proje üretecek takatleri kalmamıştır. Bizim önerdiğimiz projelerle oy toplamaya çalışmaktadırlar. Onları da yarım, yamalak; eksik, gedik yerine getirmektedirler. Sayın Genel Başkanımız daha iktidara gelmeden, dediklerini yaptırtan Genel Başkan olarak, dünya siyaset tarihine geçti bile. “Emekliye iki ikramiye” dedi, önce, “olmaz dediler, kaynak yok” dediler. Sonra onu da yarım yamalak tıpış tıpış yaptılar. Genel Başkanımız “3600 ek gösterge” dedi, bunlar yine direndiler ama sonunda yaptılar. Ama yine yarım yamalak. Genel Başkanımız taşeron işçilere kadro verin dedi bunlar yine kaynak falan dediler ama sonunda yarım yamalakta olsa yaptılar. “Elektrikte TRT payını kaldırın” dedi, önce itiraz ettiler sonra yaptılar. “Elektrikte kademeli tarife getirin” dedi, bir müddet sonra yaptılar. “Asgari ücreti yıl ortasında artırın, enflasyon çok yüksek” dedi, önce yasa masa diye ağızlarında gevelediler, sonra eksik de olsa yerine getirdiler.

KYK BORÇLARI BİZ SÖYLEYİNCE AKILLARINA GELDİ

Genel Başkanımız gençlere KYK borçlarının faizini ödemeyin, biz gelince bu faizleri sileceğiz dedi. Beylerin yine paçaları tutuştu. Akıllarına birden bire KYK borçları geldi. Allah Aşkına! Aklınız bugüne kadar neredeydi? Gençlerin KYK borcunu görmek için, bizi mi beklediniz? Bakalım bu akşam göreceğiz. Genel Başkanımızın dediklerini yapıp, KYK faiz borçlarını hepten silecekler mi? Yoksa burada da yine eksik iş yapıp trolleriyle algı oluşturmaya mı çalışacaklar? Ne diyelim, taklitler aslını yaşatır. Onun için biz iktidara gelir gelmez, milletten alınanları tastamam milletimize geri vereceğiz.

TÜRKİYE EKONOMİSİ KOŞAR ADIM BİR DÖVİZ KRİZİNE GİDİYOR

Türkiye ekonomisi koşar adım, yeni bir döviz krizine doğru ilerliyor. Merkez Bankası’nın döviz kasası 1 Temmuz itibariyle 54 milyar dolar açık veriyor. “Düşük faiz, değersiz Türk lirası” modeliyle, düşecek denen cari açık ve dış ticaret açığı, rekor üstüne rekorlar kırıyor. Ülkemizin önümüzdeki bir yılda çevirmesi gereken dış borç; 182 milyar dolar. Buna bir de finanse edilecek cari açığı ekleyin, iyimser bir tahminle, önümüzdeki bir yılda, 220 milyar dolar borç bulmamız gerekiyor. Bu parayı bulmak için katlanılması gereken finansman maliyeti ise her geçen gün artıyor. Kısmen dışarıda borçlanma maliyetleri yükseliyor ama içerde de dış borçlanmayın maliyetini belirleyen, önemli göstergelerden biri olan, Kredi Temerrüt Risk Primimiz, yani borcumuzu ödememe risk primimiz yani CDS, 900 puanın üstüne çıkarak, bugüne kadar görülmemiş seviyelere geldi. Kredi derecelendirme kuruluşu FITCH, Türk Lirası’ndaki değer kaybına, enflasyondaki hızlı artışa, eksideki döviz rezervlerine, ekonomiye yük getiren Kur Korumalı Mevduat uygulamasına bakarak, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak daha düşürdü. Ne yazık ki iflas kredi notuna, sadece iki tık kaldı.

BORCA HAYLIK BİR AYLIK

Bu arada ülkede döviz kıtlığı artık o seviyeye geldi ki, Merkez Bankası’ndan iş insanlarına, “Lütfen döviz satın” diye rica telefonları başlamış. Bunu iş insanlarımızdan duyuyorduk. Ama şimdi bu iş televizyonlarda aleniyet kazandı. Kasada döviz kalmayınca, BOTAŞ gaz alabilsin diye, “Bizi kıskanan” Almanya’ya borç için el açtılar. Milletin 128 milyar dolarını hovardaca harcayan, bu milletin on milyarlarca dolarını sığınmacılar için tüketen Hükümet, şimdi gaz alabilmek için Deustche Bank’tan 925 milyon Avro borç aldı. Buradan soruyoruz, bu 925 milyon Avro’ya ne kadar faiz ödeyeceksiniz? Bu milletin sırtına buradan ne kadar faiz yükü binecek? “Borca haylık, bir aylık” derler. Doğal gazı bile dış borçla almaya başladıysak, vay halimize… Biran önce tedbir alın diyeceğim ama bu hükümetin tedbir alacak takati kalmadı.

SEVSİNLER SİZİN FAİZ DÜŞMANLIĞINIZI

Vatandaşlarımız da borçlarını ödemekte giderek zorlanıyor. Bireysel kredi ya da kredi kartı borcunu ödeyemediği için, bu yılın ilk beş ayında, yasal takibe düşen kişi sayısı, geçen yıla göre yüzde 83 artmış. 748 bin 437 kişiye çıkmış. Borcu nedeniyle halen yasal takipte olan borçlu sayısı ise, 4 milyon 198 bin kişiye ulaşmış. Ama bu arada faiz lobilerinin keyfi yerinde. Mayıs ayı itibariyle bankaların dönem karı, geçen seneye göre yüzde 434 artarak, 132 milyar liraya çıkmış. Sonrada Erdoğan hiç sıkılmadan, “Faizin en büyük düşmanı biziz” diye, millete nutuklar atıyor. 2022 yılı bütçesinde faiz ödemeleri için ayrılan, 240 milyar liraya, daha yeni 89 milyar lira ilave ödenek aldınız. Sevsinler sizin faiz düşmanlığınızı. Bir de faiz dostu olsaydınız, milletin sırtına acaba neler yükleyecektiniz?

“ŞAHSIN” GÖRÜNÜR RÜTBE-İ AKLI ESERİNDE

İşte bugün Haziran ayı bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Yılın ilk 6 ayında milletin bütçesinden; faize harcanan para 134 milyar 654 milyon lira. Hazineden tek kuruş çıkmayacak diye pazarladıkları Kur Korumalı Mevduat için hazine kasasından bir avuç mevduat sahibine ödenen faiz, 37 milyar 235 milyon liraya çıkmış. Yine yandaşa verilen döviz garantileri projeleri için harcanan para 9 milyar 570 milyon lira. Memleket, yağma Hasan’ın böreği olmuş. Bütçe faiz lobilerinin, döviz garantili yandaş müteahhitlerin bütçesi olmuş, Ziya Paşa şu dizeleri, sanki bu kifayetsizleri bilmiş de öyle söylemiş: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, “Şahsın” görünür rütbe-i aklı eserinde…

SBK VATANDAŞI OLDUĞU TÜRKİYE’YE DEĞİL, ABD’YE İADE EDİLDİ

Bayram tatilindeyken, arada kaynayan, hakkıyla tartışılmayan bir konu daha var. ABD’de bir enerji dolandırıcılığı şebekesinin, ABD Hükümetinin verdiği teşvikleri, yasa dışı yollarla yurtdışına kaçırdığı iddia ediliyor. Şebeke üyelerinden biri de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Sezgin Baran Korkmaz. Recep Tayyip Erdoğan ile aynı fotoğraf karesindeler. Sezgin Baran Korkmaz’ın, ABD’ye ait 133 milyon doları, Türkiye ve Lüksemburg’daki şirketleri vasıtasıyla akladığı söyleniyor. Sezgin Baran Korkmaz, geçtiğimiz yıl bu zamanlar, Avusturya’da tutuklanmıştı. Hem Türkiye hem de ABD, Korkmaz’ın iadesini istedi. Birkaç gün önce Avusturya Adalet Bakanlığı da Korkmaz’ı onu serbest bırakan, malvarlığı üzerindeki tedbiri kaldıran, vatandaşı olduğu Türkiye’ye değil, ABD’ye iade etti. Önümüzdeki günlerde Sezgin Baran Korkmaz, Amerikan yargısının huzuruna çıkacak. Bu davanın Türkiye’nin başına ne tür çoraplar öreceğini, ileride hep birlikte göreceğiz. Amerikan Adalet Bakanlığının yaptığı açıklamadan, Sezgin Baran Korkmaz’a ait lüks yata Lübnan’da el konulduğu ve söz konusu yatın, 10 milyon 110 bin dolara satıldığı anlaşılıyor. Bu para da hemen Amerikan Hazinesine aktarılmış. Ciddi devletler vergi mükelleflerinin ödediği tek kuruş verginin, peşini bırakmaz. Bizdeki hükümet ise her yıl ilan ettiği vergi aflarıyla, varlık barışlarıyla, güzelim ülkemizi dünyanın en büyük, kara para aklama makinesi yaptı. Türkiye, bu kifayetsiz kadrolar elinde, Avrupa’da organize suçların en çok işlendiği, ülke konumuna yükseldi. Tüm dünyada ise 12. sıradayız. Buna şaşırdık mı? Hayır! Çünkü bu ülkede atama İç İşleri Bakanı, organize suçla mücadele edeceğine ülkedeki tüm suçlularla fotoğraf vermekle meşhur oldu.

İNGİLTERE’DE BAŞBAKAN ADAYI TÜRKİYE CÜRETİNİ BU TABLODAN ALIYOR

Liyakatsizliğin, ehliyetsizliğin, kifayetsizliğin, partizanlığın darbe vurduğu bir başka alan da, dış politikamız. İngiltere Başbakanı yakın zamanda istifa etti. Şimdi yeni başbakan adayları vaatlerini sıralıyor. Bunlardan biri de İngiltere’nin mevcut Dışişleri Bakanı. Söz konusu Bakan, Başbakan olması halinde, ülkesindeki mültecileri, Ruanda ile beraber Türkiye’ye göndermeyi düşünüyormuş. Peki, bu bakana bu cüreti veren nedir? Biz söyleyelim. İlki bu kifayetsiz kadroların para karşılığı AB ile imzaladığı, mültecileri Türkiye’de tutma anlaşmasıysa, diğeri de ekonomimizi içine düşürdükleri içler acısı durumdur. Burada üç tane kredi değerlendirme kuruluşunun Türkiye ile aynı kredi notuna sahip ülkeler grupları gözüküyor. Şu tabloya bir bakın. Türkiye’yle aynı kredi notuna sahip ülkeler;  Ruanda, Papua Yeni Gine, Jamaika, Senegal. G-20 üyesi olup da, bu ülkelerle aynı ligde yer alan bir başka ülke yok. Türkiye’yi Ruanda ile aynı lige düşürenler, muhataplarımıza bizi Ruanda’yla aynı kefeye koyma, cüretini de veriyorlar.

NATO GENEL SEKRETERİ AÇIKLADI: BU BİR NATO BELGESİ DEĞİL

Ama buradan herkesi açıkça uyarıyoruz. Herkes aklını başına alsın! “Türkiye’yi parayla, mültecilere açık hava kampına çevirme dönemi” artık sona erecek. Türkiye Cumhuriyeti kifayetsiz ellerin elinde de olsa, ne çadır devletidir, ne de muz cumhuriyetidir. Türkiye Cumhuriyetinin, devlet ciddiyetiyle yönetileceği günler, çok yakındır. Artık çok az kalmıştır. Ona, buna “dostum” diyerek, içeride başka, dışarıda başka konuşarak, içeriye aslan, dışarıya pısmış kedi kesilerek dış politika olmaz. İşte İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik sürecinde yaşadıklarımız. Erdoğan sürekli, “NATO’nun kayıtlarına, YPG girmiştir, PYD girmiştir. Ama hepsinden öte FETÖ bir terör örgütü olarak girmiştir” deyip duruyordu. Ama İsveç ve Finlandiya ile imzalanan bu muhtırada, ne YPG/PYD, ne de FETÖ terör örgütü olarak anılmıyor. Bu söylenen tamamen hilafı hakikat. Okuması yazması olan, bu metne bakan herkes bunu görür. Kaldı ki, imzalanan muhtıra da bir NATO belgesi değil. Bu belgenin herhangi bir yerinde, NATO Genel Sekreterinin imzası, kefaleti var mı? Yok. İşte burada üç tane Dışişleri Bakanının imzası var. Nitekim NATO Genel Sekreteri de çıktı, Erdoğan’ı açıkça yalanladı. “Üçlü mutabakat zaptı bir NATO belgesi değil, kolaylaştırılmasına yardımcı olduğumuz bir belgedir” deyiverdi. Allah Aşkına! Neden millete yalan söylüyorsunuz?

TÜRKİYE’NİN EGEMENLİK HAKKINA İPOTEK KONMASINI KABUL ETMEYİZ

Son olarak Amerikan Kongresinin, F-16’ların satışını şarta bağlayan kararını, sineye çekmemiz, kabul etmemiz mümkün değildir. Her konuda atıp, tutan Erdoğan’ın, şu ana kadar bu konuda tek kelam etmemesi, düşündürücüdür. Bu bile NATO zirvesinde kapalı kapılar ardında, “Başka pazarlıklar mı yapıldı” diye, bizi düşündürmektedir. Sayın Genel Başkanımız bunu gündeme getirmiştir. Erdoğan’ın yanına Dışişleri Bakanlığından kimseyi almadan, ABD Başkanıyla yaptığı toplantının zabıtları var mıdır, tutulmuş mudur? İktidara gelmekte olan bir parti olarak, bu görüşme kayıtlarının arşivlere girmesini, millet adına talep etmek hakkımızdır. Devlette devamlılık esas ise, bu gereklidir. Türkiye’nin egemenlik haklarına ipotek koyan, hiçbir pazarlığı biz kabul etmeyiz. Bunu herkes böyle bile. Milletimiz rahat olsun. Artık devletin devlet gibi yönetileceği günlere çok az kalmıştır. O sandık gelecektir. Millet de sözünü söyleyecektir. Kendine sırtını dönen bu kifayetsizlere kapıyı gösterecektir.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD Temsilciler Meclisinin F-16 kararıyla ilgili bir tweet attı. Kılıçdaroğlu, “Buradan ABD’ye sesleniyorum, bu konuda suçlu arayacaksanız suçlusu biziz. Varsa bir sorununuz bizimle halledin” dedi. CHP’nin bu konuda bir çalışması ya da teması oldu mu, olacak mı? ABD’den bir değerlendirme geldi mi?

Faik ÖZTRAK- Sayın Genel Başkanımızın söyledikleri açıktır, nettir. Türkiye’nin egemenlik haklarına müdahale edilmesini hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimizi açıkça söylemektedir. Sayın Genel Başkanımızın bu kararlı yaklaşımı iktidar olduğumuzda ülkemizin çıkarlarını nasıl koruyacağımızı, sorunları nasıl çözeceğimizi de ortaya koymaktadır.

Soru- CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, 15 Temmuz gecesi TBMM’ye ilk CHP’li vekillerin geldiğini söyledi. Ancak o iddiası kamera kayıtlarıyla uyuşmadı. Meclise ilk giren ismin dönemin idare amiri Salim Uslu olduğu iddia ediliyor. Sizin bu konuda bir değerlendirmeniz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin başladığının görüldüğü andan itibaren, anlaşıldığı andan itibaren Sayın Genel Başkanımız Ankara’da olan milletvekillerimize bu hain darbecilere karşı derhal Meclis’e gidip millet iradesine sahip çıkmaları talimatını vermiştir. Bizim milletvekillerimizde o gece Meclis’in kapılarını ilk açtırarak Gazi Meclis’e girmiştir. Yüksek Disiplin Kurulu Başkanımız Sayın Uğur Bayraktutan, Meclis Başkanlığı’na 15 Temmuz gecesi Meclis’e gelen milletvekillerinin hem giriş hem de kamera kayıtlarını sormuştur. Yine milletvekillerinin o gece Meclis’e giriş yaptıkları saate göre sıralı listesini istemiştir. Cevap, “TBMM’ye gelen ziyaretçilerin TBMM yerleşkesine girişlerine ilişkin veri ve kayıtlar tutulmakta olup milletvekillerinin TBMM yerleşkesine ve genel kurul salonuna girişlerine ilişkin herhangi bir kayıt tutulmamaktadır” olmuştur. Yani Meclis Başkanlığı ortada böyle bir kayıt yok demiştir.

Ama şimdi bizim milletvekillerimizin kamera kayıtları ortaya çıkınca çark etmeye başlamışlardır. Benim onlara tavsiyem illaki kayıt arıyorlarsa 15 Temmuz’dan sonra Erdoğan’ın CHP’ye darbeye karşı kararlı tutumu nedeniyle ettiği teşekkürlerin kayıtlarına bir bakıversinler. O gün bizlere teşekkür üstüne teşekkür edenlerin bugün içine düştükleri hazin durumu da milletimizin takdirlerine bırakıyoruz.

Soru- Cumhuriyet gazetesinin haberine göre iktidara yakın şirketler zeytinliklerin madenciliğe açılması için CHP’den destek istedi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’da sosyal medya üzerinden verdiği ve o dönem gündeme oturan bir mesajla bu iddialara yanıt verdi, “pişman olursunuz” dedi. Sizin bu habere ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Hemen ifade edeyim, mesele sadece zeytinlik meselesi değildir. Ülkenin talanı meselesidir. Ben Genel Başkanımızın 5 Temmuz 2022 tarihli mesajını bir kere daha hatırlatmak isterim. “Beşli çeteyle aramı bulmaya yeltenen sermayedar, holding, piyasa kim olursa olsun pişman olur. Bu böyle biline. Şimdi varsa cesaretiniz gelin beni ikna edin. Ama haber yollamayı bırakın”. Genel Başkanımızın burada söyledikleri yorum gerektirmeyecek kadar açıktır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*